MYTHOS VE MYTHOLOGIA
“İlkin Söz vardı,” der Kitap. Bu ifadeyi duysa Platon hemen sorardı: “Söz mü? Hangi söz?” Çünkü Eski Yunanca’da “söz” kavramını ifade etmek için tek bir kelime yoktur, üç ayrı sözcük kullanılır: mythos, epos ve logos.
Mythos, anlatılan ya da duyulan sözdür. Masal, öykü veya efsane anlamına gelir. Ancak mythos her zaman güvenilir değildir. İnsanlar gördüklerini, duyduklarını aktarırken bunları süsler, içine kendi yorumlarını ve çoğu zaman da abartılı yalanları katarlar. Bu yüzden Herodot gibi bir tarihçi mythos’u tarihsel değeri olmayan, söylenti niteliğinde sözler olarak görür. Platon gibi bir filozof ise mythos’u gerçekle ilgisi olmayan, uydurma, boş ve hatta gülünç hikâyeler olarak tanımlar.
Epos ise farklı bir anlam taşır. Belirli bir düzen ve ölçüyle söylenen ya da okunan sözdür. Ozanların tanrılardan aldığı bir armağan olarak görülür. Güzel, süslü sözlerle dinleyiciyi etkileyen ozanın dili epostur. Bu yüzden epos zamanla şiir, destan ve ezgi anlamlarını kazanmış ve bu anlamlarıyla “epik” ve “epope” gibi sözcüklerle Batı dillerinde de yerini almıştır.
Mythos ile Epos arasında doğal bir ilişki vardır: Mythos, anlatılan öykünün içeriğini, yani ne söylendiğini ifade eder; Epos ise bu öykünün nasıl söylendiğini, yani aldığı biçimi anlatır. Epos ne kadar güzel, ölçülü ve etkileyici olursa, Mythos da o kadar güçlü ve etkili hale gelir. İşte bu iki unsurun, Epos ile Mythos’un başarılı birleşimidir ki, Antik Çağ’dan kalan efsanelerin yüzyıllar boyunca yaşayarak günümüze ulaşmasını sağlamış; böylece Mythos kavramı zaman içinde çağlar üstü ve evrensel bir nitelik kazanarak ölümsüzleşmiştir.